Oturup Bir Düşünsek

Oturup Bir Düşünsek

Prof.Dr.İsmail Kaya

Bir seneyi daha devirdik. Bu günlerde mağaza ve dükkanlarda bir envanter telaşı yaşanır. Büyük marketlerde elemanlar seferber olur, ne var ne yok tek tek sayılır. Buna fiziksel envanter deniyor. Şimdilerde -teknolojinin gözünü seveyim- onbinlerce çeşitten elde, depoda ve hatta yolda ne kadar bulunduğu saniyesi saniyesine bir çırpıda öğrenilebiliyor.

Mal canın yongasıymış. Malın envanterini tutuyoruz da, canımızın, hayatımızın envanterini niye tutmuyoruz? Zaman zaman, “elde ne kaldı?” hesabını niye yapmıyoruz?

İşli olsun, işsiz olsun, aslında herkesin birden fazla işi var. Ama farkında değil. Hayata pazarlama gözlüğü ile bakınca, herkesin onlarca piyasada kazanmaya, kâr etmeye, yüzünü güldürmeye uğraştığı ayan beyan görülüyor.

En yakında “ev halkı pazarı” var. Bu pazarda büyükler, ortancalar, küçükler var. Herkes birbirine karşı kah alıcı kah satıcı durumunda. Saygı veriyor, sevgi alıyor. Sevgi veriyor, saygı alıyor. Gönlünü hoş ediyor, hediye veriyor. Daha neler neler… Okumaya devam et

Pazarı Anlayan Kazanır

Pazarı Anlayan Kazanır

Prof.Dr.İsmail Kaya

Tarih boyunca dünya siyaseti, pazarlar, pazar paylaşımları ve ticaret alanları üzerinde cereyan etti. İşletmecilerin yakından bildiği bu gerçeği, ülke yönetimine talip olanların da bilmesinde fayda var.

Medeniyetler su kenarlarında ticaretle gelişti. Kıtalar, keşifler, ürünler ve yenilikler yeni pazarlar ve pazarlarda yeni fırsat arayışları sonunda bulundu. Pazar savaşları gelecekte de tarihe damgasını vuracak.

Dünya, kimine çok büyük, kimine iğne ucu kadar küçük görünse de neticede bir pazaryeri. Dünya hayatı da bir ticaret zamanı. Doğumdan ölüme, ömürler hep almak-vermekle geçiyor. Hayat boyu alıyor, satıyoruz. Hepimiz bir şey alıyor, bir şey satıyoruz. Zamanında satmaz, vaktinde almaz isek; satılacakla alınacakları birbirine karıştırsak; verdiğimizden daha fazlasını alamazsak kaybediyoruz. Alıcı yokken satmaya, müşteriyi anlamadan etkilemeye kalkınca netice alamıyor, satamıyoruz. Hesabını bilmeyene, patavatsıza, densize, arsıza iyi gözle bakmıyoruz. Okumaya devam et

Tarihte Olduğu Gibi…

Tarihte Olduğu Gibi…

Prof.Dr.İsmail Kaya

Şirketlerin başarısı sadece iç işleriyle sınırlı değil. İç meseleler dış meselelerle etkileşiyor. Pazarlama, işletme ve ülke yönetiminde perdenin önü ile arkası farklı oluyor.

Vatandaşın, personelin, yöneticilerin bilgi, uzmanlık, tecrübe, birikim ve benzeri yetenekleri bir yere kadar işe yarıyor. Bunlar bazen büyük oyunlara kurban edilebiliyor.

Geçen hafta büyük bir perakendeci daha yabancılara satıldı. Yönetici ve çalışanlarından işlerini iyi yapmaları bekleniyordu. Yani, daha çok müşteri çekmeleri, çok çeşit bulundurmaları, tedarikçileri sıkıştırmaları, gelen müşteriye daha fazla harcatmak için görünür görünmez, şuur üstü ve altı, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik bir sürü teknik, taktik, numaralarla bütün hünerlerini kullanmaları bekleniyordu.

El hak, kullandılar da…

Peki, bu başarı getirdi mi? Başarı neydi? Müşterilerin tercihini kazanmak mıydı? Yoksa firmayı satıp nakit elde etmek miydi? Holding daha fazla kâr için kendi sadık müşterilerini feda etmiş görünüyor.

Pazarlamada, iş hayatında, iç ve dış siyasette, kitapların, geleneklerin, yerleşmiş uygulamaların çizdiği sınırlar içinde kalmak her zaman başarı getirmeyebiliyor.

Yaşadıkça görüyoruz ki, işler her zaman iyi yönetimle, tatlı dille, becerikli diplomasiyle, perdenin önünde görünen, kitapların yazdığı strateji ve oyunlarla, hele hele medyaya yansıyan biçimleriyle yürümüyor, yürütülmüyor. Okumaya devam et

Dördüncü Duvarı Yıkmak

Dördüncü Duvarı Yıkmak

Prof.Dr.İsmail Kaya

Pazarlama, siyaset, yönetim, sinema, tiyatro hepsi birer illüzyon. Seyirciyi şaşırtıp, ilgilendirip, keyiflendirip eğlendiriyorlar. Sonunda perde kapanıp gerçek hayatla yüzyüze geliyoruz.

Her gün öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki, insan şaşıp kalıyor. “Sanatçı şaşırmadan, işadamı şaşarak yaşarsa batar.” demişler. Anlaşılan hepimiz sanatçıyız, hala yaşıyoruz.

Tiyatroyu köylere kadar indiremedik ama hayatı bir tiyatro gibi yaşar olduk. Kimi hayatlar komedi, kimileri birer dram. Hayatını dramdan kazandan da var, komediden de… Yaptıklarımız ve yaşadıklarımız bazen komedi bazen dram.

Giyim-kuşamımızda, yediğimiz-içtiğimizde, işimizde-eğlencemizde, gidip-geldiğimiz yerlerde, bedenimizle-beynimizle ilgili konularda, pazarlamacıların da etkili olmaya can attığı bazı kararlarımız yüzünden çevremizden tepkiler alıyoruz. Hele yapmak istediğimiz şey birilerine uymadıysa, vay halimize. Baskılar, alaylar, korkutmalar, dayatmalar bini bir para. Okumaya devam et

Fotoğraftan Filme, Pazarlama ve Hikâye

Fotoğraftan Filme, Pazarlama ve Hikâye

Prof.Dr.İsmail Kaya

Yazarların hocası lakaplı Robert McKee bu sefer reklâm hikâyeleri için geliyor. Onun “Story” isimli kitabını okuduktan sonra, dizilere, filmlere, pazarlamaya ve dünyaya başka gözle bakmaya başladım. “Hikâyesi olmayan reklâm iş yapmaz!” sözünden mülhem, “hikâyesi olmayan hiçbir iş, iş yapamaz” diyesim geliyor. Gördüğüm, okuduğum, karşılaştığım her durumun ve olayın içinde bir hikâye arıyorum.

Hayatın hızlandığı, gözden, kulaktan, dilden, ağızdan, elden, ayaktan gelip geçenlerin takip edilemez hale geldiği bir dünyada kendini anlatmak ve anlaşılmak için hikâyeler birer can simidi oluyor; olup biteni özetliyor, kavramayı kolaylaştırıyor.

Bir tasarımın, bir sanat eserinin, bir stratejinin, bir araştırmanın, bir kampanyanın, bir dizinin, bir reklâmın, bir fotoğrafın değeri dahi şu sorulara bakıyor: “Bana ne anlatıyor?”, “Ne düşündürtüyor?”, “Hikâyesi ne?”

Okumaya devam et

Katalizörler

Katalizörler

Prof.Dr.İsmail Kaya

Tavuk, balık, kelle, bunlar yenir elle… Her işin bir erbabı erkânı, usulü âdâbı var.

Fabrika, tesis, hammadde, silah, petrol vesaire pazarlarında olup bitenler, ne süpermarket piyasasına benziyor, ne de dışarıya don-gömlek satmaya.

Halk olarak marketten alışveriş yapmanın inceliklerini öğrenememiş, müşteriyi gaza getirmek için oynanan oyunları anlayamamışken, büyük oyunlara seyirci yapıldık. Dış ticareti öğrenip ayağa kalkacağımız bir dönemde büyük boy çorapların, tepeden inme ağların içine düşüverdik. Okumaya devam et

“Yap Sat” Değil “Sat Yap”

“Yap Sat” Değil “Sat Yap”

Prof.Dr.İsmail Kaya

Şu pazarlamanın gücüne bakın ki, ufak bir dağ kasabası gün geliyor, kendi halinde bir girişimci profesörün çabalarıyla milyarların hayatını değiştirmede rol oynayabiliyor.

Değişen dünyada kendilerine yer bulabilmek, geleceğin haritalarını önceden okuyabilmek ve dünyayı değiştirmek için iş, siyaset ve medya dünyasından binlerce insan Davos’da toplanıp, konuştular. Bir yandan olup bitenleri görmeye, bir yanda da ortalıkta görünmeye gayret gösterdiler.

Okumaya devam et

Kırmızı Kaslardan Gri Nöronlara

Kırmızı Kaslardan Gri Nöronlara

Prof.Dr.İsmail Kaya

Pazarlamanın rengi değişiyor. Anlayanlar için pazarlama bir işletme fonksiyonu olmaktan çıkıyor, bir firma kültürü, bir felsefe, hayata ve insanlara özel bir bakış, farklı bir yaklaşım haline geliyor. Pazarlama bir iş ve faaliyet ama beyin olmazsa, pazarlama zekâsı gelişmezse, koşuşturma da çene de işe yaramıyor. Pazarlama müşterilerle, piyasalarla ilgili. Dünyanın müşterilerden ve piyasalardan oluştuğunu, piyasaların da birbirini kimi zaman öldürdüğünü bazen de güldürdüğünü, müşterilerin de piyasaların da birbiriyle karşılıklı etkileştiklerini söylüyor. Bizde de fiyatları dalgalanıyor, ama başka sebeplerden. ABD’de yumurta fiyatları yılın ilk çeyreğinde yüzde 28 artmış. Sebebi yemdeki fiyat artışlarıymış. Yem fiyatları mısır ve soya talebindeki artıştan, o da etanol talebinden etkilenmiş. Etanol talebi ise petrole daha fazla etanol karıştırıldığı için artmış. Bu da, petrol talebini azaltmak kararının bir sonucuymuş. Kısacası, halk daha az petrol tüketelim derken, sonuçta yumurta fiyatlarının artmasına sebep olmuş. Piyasalar birbiriyle ilişkili dedik. İş burada bitmemiş, yumurta fiyatları artınca sivil toplum örgütleri için yeni kampanya fırsatları doğmuş. Okumaya devam et

Tanımsızlar

Tanımsızlar

Prof.Dr.İsmail Kaya

İş hayatında, siyasette ve dış politikada işler, tam olarak kurallar çerçevesinde ve görünen düzenlemeler altında yürütülmüyor. İşin niteliği ve çapı ne olursa olsun, işin içinde olanlar dâhil, pek çok kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı ve fakat işin sonucunu veya mecra değiştirmesini etkileyen bazı “tanımsız kişi” ve “tanımsız iş”lerin varlığını, kanıtlayamasak da hemen her yerde hissediyoruz.

Bu “tanımsızlar” belli bir işi batırmak için de, kurtarmak için de kullanılabiliyor.

Pazarlamadan iş hayatına, iç siyasetten dış politikaya “tanımsız” ve “tanımlanmamışları” fark edemediğimiz sürece işlerimiz düzgün gitmeyecek.

Okumaya devam et

Korku Fabrikaları

Korku Fabrikaları

Prof.Dr.İsmail Kaya

Uçak kazaları havayollarının da en büyük korkusudur. Isparta’da ölenlere rahmet, yakınlarına sabır, şirkete de kolaylıklar diliyoruz. Ateş düştüğü yeri yakar. Kazada yakınlarını kaybedenler şirketin kendilerine tahsis ettiği uçağa bile binmemişler.

“Güzelliğin bir sivilceye bakar” demişler. Ülkeler, insanlar, firmalar, markalar bir anda büyük kayıplara uğramaktan korkuyor, korktukça yeni tedbirler alıyorlar. Bir yandan da korkuyu kullanıyorlar.

Korku, etkili bir dürtü ve güçlü bir ikna tekniği. İnsanları açık veya kapalı korkutmak, korku hissi üretmek, günlük hayatta, iş hayatında ve pazarlamada oldukça yaygın uygulamalar. Korku pazarlaması diye bir şey var. Firmalar, markalar, alakalı alakasız, ürün ve hizmetlerinin satışında korku motifinden sıkça yararlanıyorlar. Okumaya devam et