Böyle Gelmiş Böyle Gitmemeli

Böyle Gelmiş Böyle Gitmemeli
Eren Gökyer

Başlık sizlere tuhaf gelmiş olabilir fakat; Türkçe’miz de “Böyle gelmiş ,böyle gider” şeklinde bir söylem vardır. “Boşvermişlik “ duygusunu içerisine barındırır. İnsanları “atalet” duygusuna yönlendirir. Bana göre bu deyim, gelişimin önünde ki en büyük engellerden bir tanesidir. Yapılan her işte, ülke yönetiminde, şirket yönetiminde, aile yönetiminde, toplumsal iletişimimizde aslında bu anlayışı yenmemiz ve artık “Böyle gelmiş, böyle gitmemeli” demeliyiz.

Alışveriş yapmak için bir mağazaya girdiğimde, mağaza çalışanının karşılama şekli, yüz ifadesi, ses tonu benim için o firmayı değerlendirmenin en önemli kriteridir. Çalışanlar firmaların vitrinleridir. İş yerinize harika bir mimari tasarım yapın, işyerinizi en son teknolojik aletlerle donatın, mağazanızı şehrin en işlek yerinde konumlandırın çalışanlarınız mutsuzsa ya da o iş için yetersizse emin olun geride kalan hiçbir şeyin anlamı yoktur. Unutmayın! İnsanlar ilk 30 saniye içerisinde sizin hakkınızda olumlu ya da olumsuz karar alırlar. Bu nedenle ilk izlenim çok önemlidir. Okumaya devam et

Gelecek Peşimizde

Gelecek Peşimizde
Eren Gökyer

Slogan olarak baktığınızda kabul etmek gerekir, dikkat çekici bir slogan. 18 Kasım’da İstanbul’da Akçansa’nın organize ettiği Pazarlama Zirvesi’ne katıldım. Zirve konuşmacılarından Ufuk Tarhan’ın paylaştığı bir slogan. Günümüz iş ve özel yaşantısına baktığımızda içinde bulunduğumuz durumu ifade etmesi açısından önemli bir slogan.  Peki bu iyi bir şey mi? Böyle bir soruya herkesin farklı cevap vereceğini düşünüyorum. Haydi gelin konuya tersten yaklaşalım. Gelecek , geçmiş, rakipler, korkularımız, alacaklılarımız, daha fazla satış isteyen patronlar v.b örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Herşey peşimizde. Ve bizlerin sürekli koşması gerekiyor. Çünkü sistem bunu istiyor. Çünkü peşimizdeler! Okumaya devam et

Yarınlar Zamanını Yönetenlerindir

Yarınlar Zamanını Yönetenlerindir

Eren Gökyer

Zaman olarak ifade ettiğimiz kavram, bu dünyada yaşayan tüm insanların eşit olarak sahip olduğu belki de tek zenginliktir. Bugün Microsoft’un sahibi Bill Gates’in de, Afyon’da tatlılarıyla meşhur Hidayet amcanın da 24 saati vardır. Mahallemizde ki Nimet teyzede 24 saate sahiptir, ülkemizi yöneten Başbakan Ahmet Davutoğlu’da 24 saate sahiptir. Soru şu; herkesin eşit olarak sahip olduğu bu zenginliği nasıl kullanıyor ve tüketiyoruz?
2013 yılında ülkemizde bir araştırma yapılmış ve ilk yaşlılık haritası hazırlanmıştır. İnsanların ortalama yaşama sürelerinin tespit edildiği araştırma Akdeniz Üniversitesi Yaşlılık Bilimi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan tarafından hazırlanmıştır. Bakınız ülkemizde ortalama yaşama süresi erkeklerde 72, kadınlarda ise 76 çıkmıştır. Gelin dostlar bizde kadın erkek ayrımı yapmadan bu iki rakamın ortalamasını alalım ve ortalama bu dünyada yaşama süresimizin 74 yıl (o kadar şanslıysak) olduğunu düşünelim. Basit bir hesap yaptığımızda normal şartlar altında 24 saatimizin 8 saatini uyuyarak geçiriyoruz, geriye kalan zamanın da 8 saatini de çalışarak geçiriyoruz, etti mi size 16 saat. Bakıldığında kendimize ait kalan sürenin 8 saat olduğunu görüyoruz. Bu kalan 8 saatlik sürede de ne yaptığımızı bilmediğimizden dolayı da bize verilen ömrü heba edip, bu dünyadan ayrılıyoruz. Dünya’nın yaşının bugün yaşının 4,54 milyar yıl olduğunu düşündüğümüz de insanoğlu olarakta dünya da bulunma süremizin çok uzun bir süre olmadığını idrak etmek zor olmasa gerek.
Zaman mı bizi yönetiyor; yoksa biz mi zamanı? Okumaya devam et

Pazarlamanın Gizli Gücü: Koku…

Pazarlamanın Gizli Gücü: Koku…
Eren Gökyer

1Kurumsal kimlik, kurumsal logo, kurumsal itibar, kurumsal disiplin gibi tanımlamalar, iş dünyasında çok kullanılan, profesyonelliğin işareti olan kavramlardır. En azından yaptığımız bir sohbette, okuduğumuz bir makalede, izlediğimiz bir yayında yukarıda bahsedilen tanımlamalara illaki denk gelmişizdir. Peki “kurumsal koku”. Evet yanlış okumadınız; “Kurumsal Koku” da, günümüzde markaların kimliğini, pazarlama mesajlarını ifade eden, son kullanıcının satın alma fikri üzerinde oldukça etki eden bir olgu haline gelmiştir.

“Kokusal Pazarlama” (Scent Marketing) adı verilen pazarlama stratejisi markalar tarafından etkin bir şekilde kullanılıyor. İnsanın sahip olduğu 5 duyu arasında en etkin olanı koku alma duyusudur. Bir insan, görmeden, duymadan hayatını devam ettirebilir; fakat nefes almadan yaşaması mümkün değildir. Bilimsel olarakta açıklandığı üzere, insan günde 20 bin kez nefes alıp verir ve aynı zamanda aynı sayıda etrafını koklar. Bu gücü fark eden markalar, “Kokusal Pazarlama” stratejilerini devreye koyarak müşteriler satın alma kararlarında etkili olmaya çalışıyorlar.

Bir mağazaya ya da mekana girdiğimizde, neredeyse hepimizin ilk dikkatini çeken, ortamın kokusu olur. Ortamın kokusuna göre izlenimimiz olumlu ya da olumsuz olur. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; bir kişi iyi bir izlenim edindiğinde mağazada ya da mekan da kalış süresi otomatik olarak %20 artıyor ve bu da %70 daha fazla satış yapma ihtimalini oluşturuyor. Okumaya devam et