Herşey Müşteri İçin

HERŞEY MÜŞTERİ İÇİN

Prof. Dr. A. Ercan GEGEZ

Kaynak: https://www.ekonomidunya.com/yazarlar/prof-dr-a-ercan-gegez/hersey-musteri-icin/2386/


Philip Kotler Pazarlama Yönetimi kitabında geleneksel organizasyon yapısıyla modern müşteri yönlü organizasyon yapısının karşılaştırıldığı bir şema mevcut.

Kotler geleneksel organizasyon şemasında en tepeye üst yönetimi, altına orta kademe yönetimi, onun altına ise cephe personelini yerleştiriyor. Burada cephe personelinden kastedilen firmada alt seviyede yer alan satış elemanları, müşteri temsilcileri, garsonlar, teslimatçılar, çağrı merkezi çalışanları gibi müşteriyle birebir temasta olan personel. Cephe dememizin nedeni bu elemanların çoğu zaman sahada çalışıyor olması. Örneğin Getir firmasının teslimatçıları cephe personeli. Bu sistemde müşterilerin tek teması bu cephe personeliyle. 

Türkiye’de müşteriler üst kademe yöneticilere ve hatta orta kademe yöneticilere ulaşamıyorlar bile. Biliyor musunuz Türkiye’de hala böyle şirketler var. Bazı şirketler şikayet eden müşterilere nasıl ulaşabiliriz de nerede hata yaptığımızı anlayabiliriz derken, diğerleri adete müşteriden kaçıyor. Bu durum Kotler’ın kitabında yer alan geleneksel organizasyon şemasında görsel olarak anlaşılabiliyor.

Okumaya devam et

Pandemi, Elektronik Ticaret ve Perakendecilik

PANDEMİ, ELEKTRONİK TİCARET VE PERAKENDECİLİK

Prof. Dr. A. Ercan GEGEZ

Kaynak: https://www.ekonomidunya.com/yazarlar/prof-dr-a-ercan-gegez/pandemi-elektronik-ticaret-ve-perakendecilik/2411/

Artık ne zaman yazı yazsam, lafı bir şekilde pandemiye bağlamadan geçemiyorum. Aslında bunu hiç de hoşlanarak yapmıyorum. Pandemiden bağımsız bir yazı yazmak istiyorum ama bizi öylesine etkilemiş ki yazmak için düşündüğünüz herşeye dokunduğunu görüyorsunuz. Bu yazı da biraz perakendecilikten bahsetmek istedim. Pandemi sürecindekiperakende gözlemlerimden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle internet çıktı çıkalı perakende için hiç bu dönemde olduğu kadar önemli olmamıştı. Pandemi, elektronik ticareti şaha kaldırdı. The Economist dergisine göre aslında bunun öncesinde de bazı işaretler vardı. Elektronik ticaretin nasıl algılandığı önemli hale geldi. Elektronik ticaret geçmişte sadece diğer perakende kanallardan biri olarak görülürken, artık diğer kanalların tamamlayıcı gücü olarak görülmek zorunda.

Özellikle pandemi döneminde elektronik ticaret kanalına sahip firmalar daha az zarar gördü. Artık elektronik ticareti seçeneklerden biri gibi gören yaklaşımın işlemeyeceği ve bu yaklaşıma sahip perakendecilerin yavaş yavaş sıkıntıya düşeceği açık. Elektronik ticareti geç farkeden IKEA, bu şoku iş yapma modelini yeniden tasarlama fırsatı olarak kullanmaya başladı.

 Mark Pilkington’un Retail Therapy adlı muhteşem kitabı geçmişte perakendecilikteki en büyük başarılardan birini süpermarketlerin ortaya çıkışıyla tezgah arkasındaki ürünleri tezgahın önüne koyarak, müşterileri self servis sistemini getirip satmak olarak vurguluyor. Ayrıca kabaca süpermarket sisteminin yüksek sermaye ihtiyacı gerektirmesi nedeniyle önemli bir pazara giriş engeli oluşturduğunu vurguluyor.
Müşterinin ürünü alıp çıktıktan sonra süpermarketin müşteri ilişkisini kestiğini ve şikayetleriyle bile ilgilenmediğinin altını çiziyor.
Ne de olsa ürün süpermarketin değil.

Süpermarket sadece aracı. “Sıkıntı varsa markaya tüketici arasında” şeklinde bir bakış açısı. Pilkington elektronik ticaretin bu sistemi yerle bir ettiğini söylüyor kitabında. Elektronik ticarette fiziksel perakendeciliğin katlandığı birçok maliyetten tasarruf ederek daha fazla ürün çeşidi, daha uygun fiyatlarla hizmet verilebiliyor.

Elektronik ticaret pandemi döneminde önem kazandı ama fiziksel perakendeciler de pes etmedi. Bunların pandemi dönemindeki performanslarını çok iyi bir şekilde gözleme imkanına eriştik. Bir kere herşeyden
önce mağazaya daha kapıdan girerken insan sağlığına mı yoksa kendilerine mi önem veriyorlar hemen görebiliyorsunuz. Geçenlerde Apple satıcısı Troy bilgisayarın Kanyon mağazasına gittim. Kapıda kırmızı bir şeritle mağazaya sınırlı sayıda kişi kabul ediyorlardı. Hatırı sayılır bir kuyruk vardı kapıda. Zevkle kuyruğa girdim. Sosyal mesafeye dikkat ederek.

Sanki başta rahatsız edici gibi gelen bu uygulamanın sizin sağlığınız için yapıldığını hissedince dert etmemeye başlıyorsunuz. Bir de içerideki müşteriler dışarıda bekleyen insanları düşünüp mağaza içinde biraz daha kısa kalsalar ne kadar güzel olacak. Pandemi döneminde aslında herşeyin anahtarı “karşınızdakine saygı” olmamaya başladı.

Sokağa çıkmamayı veya çıkıldığında maske ve benzeri tüm önlemleri alarak çıkmayı kendimizi korumak kadar, başkalarının sağlığını korumak için de yapıyor olmak karşınızdakine saygının bir işareti. Geçenlerde bir öğretim üyesi arkadaşım anlatıyordu. Yaşlı bir adamcağız görmüş. Adam maske takıyormuş ama konuşurken tek eliyle maskeyi aşağı çekip konuşuyormuş, lafı bitince de maskeyi yerine yerleştiriyormuş.
Ne yapsın adamcağız da aklınca karşısındakine saygısından sesini daha iyi duyurabilmek için konuşurken maskeyi indiriyor.

Güvenliğin önemli olduğu şu günlerde perakendeciler için pandemi döneminin birinci kuralı mağaza içi sağlık önlemleri için mağaza personelinin eğitilmesi ve her türlü diğer önlemlerin alınması.
Artık her mağazada el dezenfektanı görüyoruz. “Bana dezenfektanını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” Bu dezenfektanları çok seviyorum. Keskin kokulu hastane tipi olanlara bayılıyorum.
Neredeyse her alışveriş merkezi ve mağazada değişik türleri kullanılıyor. Bazılarının pek işe yaramadığı o kadar belli ki.

Sanki ucuz olduğu için alınıp oraya konmuş gibi. Geçenlerde çok sevdiğim bir mağazaya gittim. Hemen dezenfektan kullandım. Çamaşır suyu kokuyordu. Muhtemelen suyla seyreltilmişti. Muhtemelen işe de yarıyordu ama süet ayakkabıma sıçradı. Artık ayakkabıma her bakışımda mağazayı hatırlıyorum. İnanın bu bile çok önemli. Bizim pazarlamada mağaza atmosferi dediğimiz bir kavram var. Mağaza atmosferini oluşturan unsurlardan biri de koku. Hani bazı mağazaların kapısının önünden gerçerken buram buram güzel kokular gelir ya. Şimdi ben o mağazayı  çamaşır suyu kokusuyla hatırlıyorum.

Dezenfektan kokusuyla bile mağazayı ilişkilendirebiliyorsunuz. Çünkü artık mağaza atmosferinin bir parçası haline geldi.Bir de bazı mağazalarda gördüğünüz basınca zorlukla birkaç damla akan aletler var. Sanki dezenfektan tasarrufu için özel üretilmiş. Bazen “pazarlama hocası olduğum için mi bu kadar detaylı bakıyorum herşeye, yoksa benim gibi düşünen başka müşteriler de var mı” diye merak etmiyor değilim.

Zaman zaman çok uzun yıllardan beri faaliyet gösteren restoranların kapandığını görmeye başladım. Bu da pandemi seyrinin bu şekilde devam etmesi durumunda ekonomik kötüleşmenin firmaları daha çok etkileyeceğini gösteriyor. Hizmet sektörü büyük sıkıntıda. Pandemi dönemi firmalara hiç yaşamadıkları tecrübeler yaşatmaya devam ediyor. Umarım herşey yakın gelecekte daha güzel olur.

Karşılıklılık İlkesi

Karşılıklılık İlkesi
Dr.Öğr.Üyesi Zeki Yüksekbilgili
http://zeki.yuksekbilgili.com

1974 yılında bir sosyolog olan Phillip Kunz, evine gelen yılbaşı tebrik kartlarından esinlenerek bir deney tasarladı [1], civarında oturan, hiç tanımadığı 600 ailenin adreslerini tespit etti ve bu ailelere her yılbaşı el yazısı ile tebrik mektupları yolladı. Sonuçlar ilginçti; önce 15-20 daha sonra 200 aileden cevap gelmeye başladı. Cevaplar detaylıydı –bazen 3 hatta 4 sayfa-, aile ile ilgili fotoğraflar içeriyordu. Kunz, tamamen yabancı bir kişiye niye bu kadar özel bilginin yollandığını, niye bu kadar detaylı yazıldığını incelemeye başladı.

Kunz’un cevabı ise, Arizona State Üniversitesinde çalışan Robert Cialdini tarafından verilmişti; karşılıklılık ilkesi. Kısaca tanımlamak gerekirse, İnsanlar iyiliği iyilikle karşılama, kendilerine yapılan bir hoşluğu karşılıksız bırakmama eğilimindedirler. Dolayısıyla bizler, kendimize yapılan iyiliği iyilik ile karşılarız, bize doğum gününde hediye alan arkadaşımıza biz de hediye alırız, bize kutlama mesajı yollayan arkadaşlarımıza biz de kutlama mesajları yollarız.
Okumaya devam et

Satış ve Psikolojik Faktörler

Satış ve Psikolojik Faktörler
Emrah Altuntecim

Neden alışveriş yaparız? İhtiyacımız olduğu için. Bazense istediğimiz için… İhtiyaç mı, istek mi? Her zaman bunu anlamak, ayrıştırmak mümkün değil ancak bu yazıyı okuyan herkes alışveriş yapıyor. Satın alınan ürünleri ve hizmetleri de birileri bize satıyor. Satış profesyonelleri de alışveriş yapıyor. Adı üstünde; Alış ve veriş! Sonu olmayan bir döngünün bir parçasıyız. Kainatın tüm döngüsü gibi bizim yaşamımız da alışveriş döngüsüne tabi olarak devam ediyor. Ancak bu döngünün kurallarını bilenler daha fazla zenginleşiyor ve güçleniyor. Kuralını bilmeden hayatını sürdürenler ise çoğunluktalar ve başarılı insanlara gıpta ile bakıyorlar. Kuralları tanımayanlar ise sistemle aralarında ortaya çıkan gerilim nedeni ile var olan güçlerini kaybediyorlar, varlıklarını aşındırıyorlar.
İnsanlar ne satın alırlarsa alsınlar, aldıkları ürünlerin çoğunda yalnızca fizyolojik ihtiyaçlar değil, psikolojik nedenler de söz konusudur. Psikolojimiz, davranışlarımıza yön vermektedir. İnsan davranışlarının önemli bir kısmı psikolojik nedenlere dayalıdır.
Bizler insan psikolojisinin satın alma ve satabilme becerilerini şekillendiren ana faktör olduğunu düşünüyoruz. İnsan psikolojisini etkileyen diğer faktörlerle beraber satış sürecini bir bütün olarak görüyoruz. O halde hem bir bilgi derlemesi, hem de bir deneyim paylaşımı olarak satışı etkileyen faktörleri ele alalım. Öncelikle psikolojik faktörlerle başlayalım: Okumaya devam et

Satışta Beden Dili

Satışta Beden Dili
Yrd.Doç.Dr.Zeki Yüksekbilgili

http://www.zeki.yuksekbilgili.com

Satışta en temel şey, satıcı ile potansiyel alıcı arasında öncelikle güven kurulmasıdır. Bu güvenin kurulmasında en önemli etkenlerden biri kuşkusuz beden dilidir. Zira Mehrebian’ın yaptığı bir araştırmaya göre, 20 dakikalık bir iletişimde sözcüklerin %10, sesin %30, beden dilinin ise %60 etkili olduğu ortaya koyulmuştur.
Dolayısıyla beden dili, satış işi ile uğraşanların muhakkak kontrol etmesi gereken en temel etkendir. Bu yazımda, satıcıların beden dili ile ilgili dikkat etmeleri gereken konuları özetlemeye çalıştım.
Okumaya devam et

Mükemmel Sunumlar Yapmak İçin Tüyolar

Mükemmel Sunumlar Yapmak İçin Tüyolar
Yrd.Doç.Dr.Zeki Yüksekbilgili
Pazarlama Danışmanı ve Eğitmen
www.zeki.yuksekbilgili.com

İş hayatımızda özellikle son dönemde sürekli sunumlar yapıyoruz. Fikirlerimizi iletebilmek, ikna edebilmek için yaptığımız sunumların sayısı her geçen gün katlanarak artıyor. Bu kadar sunum yapılıyorken, ne yazık ki sunumlar ile ilgili istatistikler dikkat çekici;
• Dünyada her saniye 350 PowerPoint sunumunu yapılıyor.
• Sunumdan 10 dakika sonra dinleyiciler söylenenin sadece %50 ‘sini hatırlıyor.
• Bir sonraki gün bu oran %30’a düşüyor.
• Üç gün sonra sunumun sadece %10’u hatırlanıyor.
İşte bu yüzden, etkili ve mükemmel sunumlar yapmak zorundayız. Bu yazının geri kalanında, daha iyi sunumlar yapabilmek için tüyoları bulacaksınız. Okumaya devam et

Pazarlama Değişiyor

Pazarlama Değişiyor
Yrd. Doç. Dr. Zeki Yüksekbilgili
http://www.zeki.yuksekbilgili.com

Pazarlama sürekli değişiyor ama bizler bazen bu değişimi anlamakta, analiz etmekte ve bu değişime uygun hareket etmekte zorlanıyoruz. Son dönemlerde danışmanlığını yaptığım birçok şirketin yöneticileri ile hep aynı şeyleri tartışıyoruz. Bu dönemde elde ettiğim tecrübeleri sizlerle paylaşmak istedim.
Pazarlamadaki değişimi hepimiz net bir şekilde deneyimliyoruz, ben bu değişimi şu şekilde anlatmayı çok seviyorum;
• 1950’ler: Ne verilirse onu alırsın,
• 1970’ler: Ne alabilirsen onu alırsın,
• 1990’lar: Ne istersen onu alırsın.

Artık bulunduğumuz zamanda bütün kolar müşterinin elinde ve hepimiz o müşteriyi bulmak, elimizde tutmak için çalışmak zorundayız.

İşte burada hala anlamakta zorlandığımız bir konu var; “mevcut müşteri değeri”. Hemen her işletmenin pazarlama bölümü sürekli yeni müşteriler bulmak için çalışır, kaynak kullanır, para harcar. Ama tüm bu çabaların yanında aynı işletmelerin ellerinde müşteriler vardır ve bu müşterileri nasıl olsa elde ettikleri için hep onlarla beraber kalacaklarından emin olduklarından bu müşteriler için hiçbir şey yapmazlar, bunun yerine yeni müşteri bulmaya odaklanırlar. En basitinden telefon operatörlerini bir düşünün; her operatör mevcut operatörünü bırakıp kendilerine geçen müşterilerine müthiş avantajlar sunuyor (örneğin 5000 dakika ücretsiz konuşma hakkı). Ama aynı operatörler mevcut müşterilerini elinde tutmak için çok fazla kaynak kullanmak istemiyorlar. Aynı yaklaşım ne yazık ki birçok işletme için de aynı. Okumaya devam et

Yeni Satıcılara Öğütler – 2

Yeni Satıcılara Öğütler – 2
Yrd.Doç.Dr.Zeki Yüksekbilgili
http://www.zeki.yuksekbilgili.com

Geçen yazımda, verdiğim eğitimler sırasında tecrübeli satış profesyonellerinin satış kariyerinin henüz başında olanlara bırakacakları bir tavsiye mektubu çalışması yaptığımızdan bahsetmiş ve bu süreç içerisinde ortaya çıkan öğütleri sizlerle paylaşmaya başlamıştım. Kaldığım yerden devam ediyorum;

    • Başarılı ya da başarısız olsun, her satış görüşmesinden sonra muhakkak bir değerlendirme yapın. Neler iyi gitti, neler kötü gitti, bir sonraki satış görüşmesi için elimde ne var? Bu soruların cevapları deneyimlerin bir sonraki satışa aktarılmasının en temel yolu olacaktır.

Okumaya devam et

Yeni Satıcılara Öğütler – 1

Yeni Satıcılara Öğütler – 1
Yrd.Doç.Dr.Zeki Yüksekbilgili
http://www.zeki.yuksekbilgili.com

Satış nedir sorusuna TDK şöyle bir tanım getirmiş; “Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir fiyat, bir değer alınması yoluyla yapılan işlem”. Bu tanım, satış ile ilgili birçok şeyi anlatırken, en temel fonksiyonu göz ardı ediyor; satıcı. Zira bir satışın gerçekleşmesi her ne kadar ürünün alıcıya verilmesi ile ilgili olsa da burada en büyük fonksiyon her zaman satıcıya aittir.

Son üç ay içerisinde birçok satış profesyoneli ile verdiğim eğitimler sebebiyle bir araya gelme şansım oldu. Bu süre içerisinde hem kariyerinin başında hem de çok tecrübeli satıcılarla aynı zaman dilimi içerinde çalıştım. Bu süreçte tecrübeli satış profesyonellerinin satış kariyerinin henüz başında olanlara bırakacakları bir tavsiye mektubu çalışması yaptık. İşte süreç içerisinde ortaya çıkan öğütler; Okumaya devam et

Satış Elemanının Fıtratı

Satış Elemanının Fıtratı
Fatih Gümüş

Fıtratın ne olup ne olmadığı konusuna daha önce Müşteri Fıtratı adlı yazımızda değinmiştik. Bundan dolayı fıtratla ilgili tanımsal bilgileri söz konusu yazıya havale ederek satış elemanı fıtratını konu edineceğimiz makalemize geçebiliriz.
Fıtratın meslek seçimindeki önemi hiç şüphesiz yadsınamaz. Hatta bazen fıtratla meslek o kadar iç içe geçer ki; işin duayenleri dahi “hakikaten bu işi, bu adamdan başkası yapamaz” demek durumunda kalırlar. Pekiyi, gerçekten işinde başarılı bir kişinin fıtratı ile yaptığı iş arasında olumlu yönde bir korelasyon söz konusu mudur? Veya olmalı mıdır?

Bu sorunun cevabını en iyi verebilecek kişiler olan seçme ve yerleştirme uzmanları kişilerin fıtratının yapmayı düşündükleri işle uyuşmasının hayati olduğu konusunda ısrarlılar. Çünkü diyor uzmanlar, mesleklerin ortaya çıkışını sağlayan, o meslekleri yapabileceğini düşünen insanların girişimleridir. Bilindiği gibi insanlar yaradılıştan gelen bir sevk-i ilahiye ile yapabilecekleri işler üzerine yönelirler. Böylece bir işi, o işin gerektirdiği yetkinliğe ve yatkınlığa sahip kişiler yapabilirler. Her ne kadar bazı yetkinliklerin eğitimle kazandırılabileceği üzerinde durulsa da, aslında eğitimle yapılan uygun bir temel üzerine inşa etme işidir. Hedef kitlede uygun bir temel yani fıtrat olmadığı sürece eğitimle alınabilecek mesafe istenen başarıdan oldukça uzak olacaktır. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere meslek seçiminde ve mesleki başarıda fıtrat işin olmazsa olmazlarındandır. Okumaya devam et