Markalaşmada Bir Prestij Projesi: Kitap Yazımı

Markalaşmada Bir Prestij Projesi: Kitap Yazımı

Hatice Gülcan Topkaya

Kurum veya etkin liderlerin tarihçelerini anlatan kitaplar, bireysel ve kurumsal marka oluşumunda fark yaratır çünkü kitap bir prestij nesnesidir. Potansiyel olarak içinde benzersiz deneyimler barındırır.

Şöyle bir düşünün:

Kitap piyasaya çıkar.

Kitabın tanıtım kokteyli; basın, dostlar ve rakiplerin katılımıyla yapılır.Gazetelerin kitap eklerinde, dergilerde kitapla ilgili tanıtım ve eleştiri yazıları yayınlanır.

Kitap fuarlarına katılıp kitaplar imzalanır.

Gazete ve dergilerden röportaj için ararlar, televizyon programlarına konuk olarak çağırırlar.

Tatil günlerinde kitapçılara gidip çaktırmadan kitap aranır. İşte orada!

Sosyal medyada kitap gündemi oluşur.

Google’da marka adının olduğu sayfaların sayısı artar.

Yurt içi ve yurt dışı fuarlarda stantı ziyarete gelenlere kitap  promosyon olarak dağıtılır.

Kitap İngilizceye çevrilip yurt dışında da satılır. Okumaya devam et

Satış Elemanı ve Dua

Satış Elemanı ve Dua
Fatih Gümüş

Çoğu insanın beşeri umutlarının bittiği yerde başvurduğu bir kapıdır dua. Bir kısmının ise ekmek gibi, su gibi gündelik olmazsa olmazlarındandır. Her ne kadar kalbi dua destekli fiili dua tavsiye edilse de Huzuru İlahide niyettir önemli olan. Dua, inanan, inanmayan herkesin başvurduğu kutlu bir yöneliştir. Beşeri acziyet farkındalığının Kudreti Sonsuza güzel bir arzu halidir.

Duanın ne olduğuna dair şahsi kanaatimizin bir kısmını konuya giriş anlamında dile getirdikten sonra, satış elemanı ve dua ilişkisini incelemeye başlayabiliriz. Satış elemanı da her insan gibi dua etmesini gerektiren her şey ama özelliklede yaptığı iş için Kabul Makamına yönelerek ellerini kaldırır, dilini söyletir. Satış ve pazarlama sektörünün içinden gelmiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, dua etmeye ve lehlerine dua edilmeye en çok ihtiyacı olan çalışanlar, satış elemanlarıdır.

Peki ama neden? Çünkü satış elemanları, beklentileri birbirlerine tamamen zıt olan pek çok baskı unsurunun tam ortasında yer almaktadırlar. İşveren, müşteri, sistem, aile gibi daha pek çok paydaş, yapılan işten kendi çıkarına uygun en üst seviyeden pay beklerken, bu beklentilerin bir ucu mutlaka satış elemanına dokunmaktadır. İşveren satış elemanından daha fazla satış, müşteri daha fazla indirim, aile daha çok zaman isterken diğer paydaşlar da kendilerine göre bir şeylerin hesabı peşindedirler.

Tabi, hep kendisinden bir şeyler istenen, ancak bir şeyler vermek söz konusu olduğunda asla hatırlanmayan satış elemanı, isteyene vermemeyi istemediğinden ve ancak verecek bir şey de kalmadığından isteyene vermek için isteyene vermek vaadi bulunana durur duaya. Ve her gün işine giderken,

  • Allah’ım bugün satış kotamı tutturabilmeyi nasip et bana.
  • Allah’ım ne olursun bugün aksi bir müşteri ile karşılaşmayayım.
  • Allah’ım bugün işlerim erken bitsin, eve erken gideyim eşimle, çocuklarımla daha fazla birlikte olabileyim.
  • Allah’ım işlerimi tam ve hatasız yapıp, lekesiz bir kazanç elde etmeyi nasip et bana.

Gibi daha pek çok biçimde gönülden bir yakarışla dua eder Allah’a. Manevi destek olmadan satış elemanlığı yapmak gerçekten çok zordur. Karşınızda, bir veya iki bilinmeyenli değil, onlarca bilinmeyeni olan bir denklem bulunmaktadır. Ve dahası bu denklem her geçen gün farklılaşmakta, tam çözdüm derken her şeye yeni baştan başlanmaktadır. Sacayağı misali hassas dengeler üzerinde duran satış elemanlığı, söz konusu dengelerde kantarın topuzu vazifesi görmektedir. Bundan dolayı da kantarın topuzu asla kaçmamalıdır.

Kantarın topuzunun kaçmaması içinse satış elemanının, bir taraftan fiili dua olarak kabul edilebilecek sahip olduğu satışa dönük pek çok özelliği işe koşması; diğer taraftan ise fiili duasını desteleyecek manevi duayı ihmal etmemesi gerekmektedir. Zira duanın önemine ilişkin yapılan araştırmalar göstermektedir ki, dua, insanın dayanıklılığını, kendine güvenini ve hatta becerikliliğini artırmaktadır. Zaten Yüce Yaratıcı mealen şöyle buyurmuyor mu? “De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var” ( Furkan 77)