Agile Innovation ve Yönetim Anlayışı

Agile Innovation ve Yönetim Anlayışı
Mehmet Gökhan KARATOY

Global şirketler uluslararası alanda faaliyetlerine devam edebilmek, rakipleri ile mücadele edebilmek ve gelecekte de var olabilmek için çevik olmanın gerekliliğinin farkındalar. Günümüzde gelişen teknolojilere ayak uyduramayan, kuşak farklılıklarının ve ihtiyaçlarının farkında olamayan ve geleceği öngöremeyip şimdiden hazırlığını yapamayan şirketlerin artık oyun dışı kalacağını çok net görebiliyoruz. Bu sebeple “AGILE INNOVATION” yani çevik inovasyon anlayışı günümüzde çok daha önem kazanmaktadır.

Küresel inovasyon ortamı köklü değişimlerden geçiyor ve artık geleneksel inovasyon kavramına meydan okuyan şirketler kazanmaya hazırlanıyor. Kısacası, şirketler inovasyonun öneminin farkındalar fakat inovasyona profesyonel olarak yaklaşan, çevik inovasyon anlayışına sahip, mühendislik, bilgi teknolojileri, yeni ürün ve hizmet geliştirme süreçlerini esnek şekilde yapılandıran ve departmanlar arası hızlı etkileşim kurabilen şirketler oyunda kalabilecekler.

Robert B. Tucker’a göre İnovasyon, “Yeni Nesil İşletme Trendi” olarak öngörülmektedir. Bana göre 2020 ve sonrası artık “Agile İnovasyon” modellemelerinin hız kazandığı çokça duyacağımız bir döneme gireceğiz.

Aynı zamanda iyi bir gözlemci ve araştırmacı da olmamız gereken günümüzde, yeni nesil çalışan ve yeni nesil müşteri profilini doğru anlamak gerekir. Müşterilerin taleplerinin sürekli değişmesi, şirketleri müşteri taleplerine hızlı cevap verebilen bir yapıya itmektedir. Hız, esneklik ve etkileşimli yönetim, çevik inovasyon kültüründe en önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Özetle; “Hızlı ol, Hızlı Değiş, Adapte ol ve Hayatta Kal” diyebiliriz.

McKinsey inovasyon ve ticarileştirme anket sonuçlarına göre üst düzey yöneticilerin %84′ü, şirketlerin büyüme ivmesi kazanmasında çevik inovasyonun son derece önemli olduğu konusunda hemfikir.
Okumaya devam et

Şirket İçi İnovasyon Ekosistemi Oluşturmak ve Önemi

Şirket İçi İnovasyon Ekosistemi Oluşturmak ve Önemi
Mehmet Gökhan KARATOY

Şirket içinde çalışanlarla entegre yaşayabilen, sürekli etkileşim halinde olan, bilgi alan, bilgi veren, çevresi ile iş birliği halinde olan, verileri anlamlandırabilen, anlamlandırdığı verileri değer katan girdiler ile katma değer yaratan çıktılara dönüştürebilen inovatif faaliyetlerin tümü inovasyon ekosistemini oluşturur diyebiliriz. Bu faaliyetler şirketin gücünü artırarak, çağa ayak uydurmasını sağlar, rakiplerle mücadelede avantaj kazandırır ve aynı zamanda geleceğe hazırlayarak işletmenin sürdürülebilirliğini destekler.

İnovasyonu kurum kültürü haline getirmek ve şirket yapısına uygun bir ekosistem kurgulamak inovasyonun sürdürülebilirlik oranını artıracaktır. Kurumsal şirketler, kurumsal görünümlü şirketler, aile şirketleri, global şirketler gibi ayrıştırma yaptığımızda her şirketin kendine has özellikleri ve yönetim anlayışı vardır. Burada sistemin başarısını etkileyecek kritik olan konu dayatma bir sistem değil şirket yapısına en uygun olan çalışabilir bir sistem oluşturabilmektir. Başarılı olduğu konuşulan her çalışma, her şirkette aynı oranda başarılı sonuçlar vermeyebilir.

Profesyonel bir yaklaşım ile uyumlu inovasyon ekibi ekosistemin başarısında büyük rol oynayacaktır.

Ekosistem içinde stratejik faaliyetlerin planlanması, bütçelendirilmesi ve üst yönetimin desteği ile şirket stratejisine en uygun şekilde yürürlüğe konularak yönetilmesi gerekmektedir.
İnovasyon faaliyetlerinin, şirketin bilançosu, nakit akışı ve stratejisi ile uyumlu olması ekosistemin canlılığını ve esnekliğini artıracaktır. Bu sebeple şirket nakit akışını destekleyen inovatif faaliyetler ve bu yöndeki stratejik çalışmalar ekosistemin sürdürülebilirliği için önemlidir. İnovasyon ve ekosistem için ayıracağınız bütçe bu işi ne kadar ciddiye aldığınızı ve önem verdiğinizi de gösterir. Üst Yönetimin bu öngörüde olması, finansal desteği ile bu yönde profesyonel yaklaşım ve kararlılıkla aksiyon alması, beklenen olumlu sonuçları da beraberinde getirecektir.
Okumaya devam et

Bulut Kafalılar

Bulut Kafalılar

Mehmet Gökhan KARATOY

Tüm dünyanın geldiği bu süreçte büyük bir dönüşüm ve değişim sürecine girdiğimizi söyleyebilirim. İnsan beyni zaman içinde çağın gerekliliği doğrultusunda her ortama adapte olduğu gibi günümüzde de dijital ortamlara evrilerek adapte olacak. Yenidünya düzeninde ayakları yere basan fakat kafası bulutlarda çalışan bir sisteme doğru ilerliyoruz. Aklı bulutlarda olan yeni nesle hazırlıklı olmalıyız.  Aslında yüzyıllar boyu beklenen bir sürecin başındayız. Bu süreç neler getirecek, neler götürecek, nasıl hazırlık yapmalıyız anlatmaya çalışacağım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, yıkıcı inovasyon ile dijital sosyalleşme arasında ciddi benzerlikler bulunmakta ve bu süreçte insanlığa ve alışkanlıklarına format atılmaktadır.

Dijital yaşam, mobil uygulamalar yeni bir kavram olmasa da içinde bulunduğumuz bu dönemde dijital aygıtlara hiç bu kadar yakın olmamıştık. Şartlar bizleri dijitalleşmeye zorlamakta ve buna uyum sağlayan kurum ve bireylerin yaşamlarına normal bir şekilde devam ettiklerini görebiliyoruz. Dijital sosyalleşme nedir? Farkındaysanız artık daha önce çok sık görüşmediğimiz akrabalarımızla ve arkadaşlarımızla dijital ortamda görüşür olduk. Normalde yaşamımızın bir parçası olan dijital süreçleri pandemi döneminde test etmiş ve daha da benimsemiş olduk. Bu aslında kopmaya yüz tutan ilişkilerimizi dijital ve mobil platformlar üzerinden tekrar sağlamlaştırmaktadır. Aslında bu şu demek oluyor, ileriki süreçte birçok ziyaretimizi fiziken değil sanal olarak gerçekleştireceğiz ve ister istemez daha önce şahit olduğumuz yıkıcı inovasyon örneklerine bir yenisi daha eklenecektir. Bu durumun sonunda alışveriş, ziyaretler, toplantılar, ofis içi çalışma ortamları vb. birçok konunun değişeceği anlamına gelmektedir. Bu süreçte nelerin yıkılacağı ve nelerin yeniler arasında yer alacağını ön görmek ve ona göre hazırlık yapmak gerekecek. Artık birçok şeyi internet üzerinden yapabiliyor olduğumuz bir dönemdeyiz. Öyle ki, birçok banka çalışanı bile evden çalışarak çalışmalarını aksatmadan müşterilerine hizmet vermeyi başarabilmiştir. Peki bizler ne yapacağız? Darwin’e atfedilen “Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan… Değişime en çok adapte olabilendir, hayatta kalan!”Ayakta kalabilmek için çağa ayak uyduracağız. Bu hem bireysel olarak hem de kurumsal olarak tüm şirketlerin dikkate alması gereken ciddi bir durumdur. Çağa ayak uyduramayan birçok uluslararası şirketlerin tarihe karıştığı günümüzde, ya tarih yazacaksınız ya da tarihe karışacaksınız.

Okumaya devam et