COVID-19 Sonrası Türkiye ve Fırsatlar

COVID-19 Sonrası Türkiye ve Fırsatlar

Dr.Zeki Yüksekbilgili

www.yuksekbilgili.com

zeki@yuksekbilgili.com

COVID-19 ile birlikte hepimiz yaşam şekilleri, iş yapış şekilleri köklü ve geri dönülmez şekilde değişti. Bu değişim doğal olarak hepimizde gelecek kaygısı oluşturuyor. Son aylarda yaptığım eğitimlerin neredeyse tamamında, katılımcılar çok da doğal olarak endişelerini dile getiriyorlar. Bu endişelerin hepsinde haklı olsak da, unutulmaması gereken önemli bir konu da, COVID-19 sonrası özellikle ülkemiz ile ilgili önemli fırsatların olduğu… Dolayısıyla bu yazımı,  COVID-19 sonrası Türkiye ve fırsatlar üzerine hazırladım.

Global bir perspektif ile konuyu ele aldığımızda, Dünya’da toplam ithalatın (18.998 Milyar $) %53’ünün 10 ülke tarafından gerçekleştirilmekte olduğunu görüyoruz. Bu ülkeler incelendiğinde en çok ithalat yapan ülkelerin sırasıyla %14 ABD, %11 Çin, %7 Almanya, daha sonra Japonya, Birleşik Krallık, Hollanda, Fransa, Hong Kong, Kore ve İtalya olduğunu gözlemliyoruz[1].

COVID-19 ile birlikte özellikle belirli alanlarda bölgeselleşmenin çok daha fazla önem kazandığı ve kazanacağı rahatlıkla söylenebilir, yani artık tek alternatifli tedarik zincirlerine olan bağımlılığın ortadan kaldırılması, stratejik bir öncelik haline gelmiştir -COVID-19 yeni bir kriz olsa da Çin’deki tedarik zinciri riski yeni değildir. Dünyanın en büyük iki ekonomisi Amerika ve Çin arasındaki Ticaret Savaşları kapsamında zaten birçok üretici bu konuda farklı önlemler almaya başlamışlardır-. Bu trendin en hızlı hayata geçme şekli ise üretimin alternatiflerinin ortaya koyulması (çoklu tedarik) ve yakın coğrafyalara taşınması olacaktır. İşte tam da bu noktada Türkiye, özellikle büyük ithalat yapan ülkeler ile ilişkileri ve coğrafi yakınlığı ile büyük avantajlara sahip bir ülke olarak öne çıkmaktadır.

Öncelikle bölgeselleşme trendi ile Avrupa’daki Almanya ve İngiltere gibi ülkeler, tedarik zincirlerinin bir kısmını Asya ülkelerinden Doğu Avrupa ülkelerine taşımayı planlamaktadırlar. Ülkemiz açısından Doğu Avrupa bölgesindeki üretici konumundaki ülkelerle iş birliklerinin artması ve tedarik zincirinin büyük oranda burada şekillenmesi anlamına gelebilir[2].

Bunun dışında ülkemizin bu alanda önemli güçlü yönleri olarak

  • AB ve uluslararası standartlara uygun kaliteli ve esnek ürün sunabilme kapasitesi,
  • Avrupa pazarına lojistik yakınlık,
  • Belirli sektörlerde üretim kültürü ve kuvvetli tedarik sanayi, güçlü ihracat hacmi,
  • Rekabetçi işçilik maliyetleri,
  • Bulgaristan, Macaristan gibi benzer ülkelere göre yüksek saat başı verimlilik oranları sayılabilir.

Son olarak,  özellikle dijitalleşme, şeffaf veri akışı gibi yeni trendlerin (sadece tedarik zincirleri ile sınırlı olmadan) izlenmesi de, bu büyük fırsatlar pastasından ülkemizin büyük paylar almasına sebep olabilecektir.

Şimdi de gelelim kendi işletmelerimize; bu fırsatlardan yararlanmak için ne kadar hazırız?


[1] www.trademap.org

[2] TÜSİAD, COVID-19 Sonrası Küresel Tedarik Zincirlerinde Türkiye’nin Konumu

Yüksekbilgili Eğitim ve Danışmanlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir